December 13, 2024 In Immigration News

Can Trump End Birthright Citizenship for Children of Non-Citizens?

Donald Trump has proposed ending birthright citizenship via executive order, targeting children born in the U.S. to non-citizens. This raises the question of whether a president can eliminate a constitutional right through executive order, or if such an order would be struck down by the Supreme Court. The 14th Amendment to the U.S. Constitution clearly states that “all persons born or naturalized in the United States, and subject to the jurisdiction thereof, are citizens of the United States.” This principle, known as jus soli or “right of the soil,” ensures that children born in the U.S. acquire citizenship regardless of their parents’ immigration status.

Birthright citizenship, firmly rooted in the 14th Amendment, has been a longstanding practice in the U.S. Trump, however, claims the authority to alter this constitutional right via executive action. Legal scholars largely disagree, arguing that such a change would require either amending the 14th Amendment through Congress or persuading the Supreme Court to reinterpret its scope to apply only to children of legal residents.

Trump asserts the U.S. is unique in granting automatic citizenship to children of non-citizens, but this claim is false, as at least 30 other countries also recognize birthright citizenship. The practice emerged after the 1857 Dred Scott v. Sandford decision, which excluded enslaved individuals and their descendants from U.S. citizenship. The 14th Amendment, enacted afterward, corrected this injustice by ensuring citizenship for all individuals born on U.S. soil, including those born to immigrant parents.

The president’s powers, as outlined in the Constitution, include enforcing existing laws, not creating or overriding them. Article II, Section 3 grants the president administrative control over the executive branch but does not give legislative authority. As such, issuing an executive order to undermine the 14th Amendment would be beyond presidential power. Republican Speaker of the House Paul Ryan has stated that constitutional amendments can only be changed through Congress, echoing the consensus of legal experts who believe Trump cannot unilaterally end birthright citizenship.

Historical precedent also supports this view. Executive orders are intended to guide executive branch operations, not to overturn established laws, especially constitutional amendments. For example, in 1996, a court struck down President Clinton’s executive order restricting employers from hiring strikebreakers, ruling it conflicted with existing laws. Similarly, an executive order challenging the 14th Amendment would almost certainly be invalidated by the courts.

The Supreme Court has upheld birthright citizenship for over a century, rooted in both U.S. constitutional law and common law. Overturning this practice through an executive order would require proving that the 14th Amendment has been misinterpreted for generations—an argument unlikely to succeed.

In conclusion, any executive order seeking to end birthright citizenship would almost certainly face swift rejection by the courts. The separation of powers prohibits the president from bypassing Congress to change constitutional rights. Without a constitutional amendment, children born in the U.S. will continue to enjoy automatic citizenship and the full rights it entails for generations to come.


Trump, Vatandaş Olmayanların Çocukları İçin Doğuştan Vatandaşlığı Sona Erdirebilir mi?

Donald Trump, ABD’de doğan ve vatandaş olmayan ya da belgesiz ebeveynlerin çocuklarını hedef alarak doğuştan vatandaşlığı yürütme emriyle sona erdirmeyi önerdi. Bu, bir başkanın yürütme emriyle anayasal bir hakkı ortadan kaldırıp kaldıramayacağı ya da böyle bir emrin Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilip edilmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor. ABD Anayasası’nın 14. Maddesi açıkça “ABD’de doğan veya vatandaşlığa kabul edilen ve ABD’nin yargı yetkisine tabi olan tüm kişilerin ABD vatandaşı olduğunu” belirtmektedir. Bu düzenleme, Dred Scott v. Sandford (1857) kararının ardından köleleştirilmiş bireylerin ve onların soyundan gelenlerin vatandaşlık hakkını reddeden adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla getirilmiştir. “Toprak hakkı” anlamına gelen jus soli ilkesi, ebeveynlerinin göçmenlik statüsüne bakılmaksızın ABD’de doğan çocukların vatandaşlık hakkını garanti altına alır. 

Doğuştan vatandaşlık, 14. Maddesinden temelini almaktadır ve ABD’de uzun süredir tartışmasız uygulanan bir ilkedir. Ancak Trump, bu anayasal hakkı yürütme yetkisiyle değiştirebileceğini iddia ediyor. Ancak bu tür bir değişiklik, Kongre aracılığıyla 14. Maddenin değiştirilmesini ya da Yüksek Mahkeme’yi, bu hakkın yalnızca yasal ikamet sahiplerinin çocuklarına uygulanacak şekilde yeniden yorumlanması konusunda ikna edilmesi durumunda mümkün olabilir. Bu durum, yalnızca mevcut anayasal düzenlemeleri değiştirmek için değil, aynı zamanda güçler ayrılığı ilkesini zayıflatma çabası olarak değerlendirilebilir. 

Trump, ABD’nin vatandaş olmayanların çocuklarına doğrudan vatandaşlık verme konusunda benzersiz olduğunu iddia ediyor. Ancak bu iddia yanlıştır; en az 30 başka ülke de doğuştan vatandaşlığı tanımaktadır. Örneğin Kanada ve birçok Latin Amerika ülkesi, jus soli ilkesini benimseyen diğer ülkelerdir. Bu uygulama, 1857 Dred Scott v. Sandford kararının ardından ortaya çıkmıştır; bu karar, köleleştirilmiş bireyleri ve onların soyundan gelenleri ABD vatandaşlığından hariç tutuyordu. Daha sonra yürürlüğe giren 14. Madde, göçmen ebeveynlerin çocukları da dahil olmak üzere, ABD topraklarında doğan tüm bireyler için vatandaşlığı garanti altına alarak bu adaletsizliği düzeltmiştir. 

Anayasa’da özetlenen başkanlık yetkileri, mevcut yasaları uygulamayı kapsar, ancak bunları oluşturma veya geçersiz kılma yetkisini içermez. Anayasa’nın II. Maddesi, 3. Bölümü, başkana yürütme organı üzerinde idari kontrol sağlar ancak yasama yetkisi vermez. Dolayısıyla, 14. Madde’yi zayıflatmayı amaçlayan bir yürütme emri çıkarmak, başkanın yetkisini aşacaktır. Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Paul Ryan, anayasal değişikliklerin yalnızca Kongre aracılığıyla değiştirilebileceğini belirterek, Trump’ın doğuştan vatandaşlığı tek taraflı olarak sona erdiremeyeceği yönündeki hukuk uzmanlarının görüşlerini yinelemiştir. Benzer şekilde, Başkanlık yetkilerinin yalnızca mevcut yasaların uygulanmasını sağlamakla sınırlı olduğu, anayasal düzenlemeleri değiştirme yetkisini içermediği geçmişteki emsallerle de desteklenmektedir. 

Tarihsel emsaller de bu görüşü desteklemektedir. Yürütme emirleri, yürütme organının faaliyetlerini yönlendirmeyi amaçlar; yerleşik yasaları, özellikle anayasal değişiklikleri, geçersiz kılmayı değil. Örneğin, 1996 yılında bir mahkeme, Başkan Clinton’ın grev kırıcıları işe almayı sınırlayan yürütme emrini mevcut yasalarla çeliştiği gerekçesiyle iptal etmiştir. Benzer şekilde, Yüksek Mahkeme’nin Wong Kim Ark (1898) kararı, ABD topraklarında doğan bireylerin vatandaşlık hakkını anayasal ve tarihsel bir çerçevede destekleyen önemli bir emsaldir. 

Yüksek Mahkeme, bir asırdan uzun süredir doğuştan vatandaşlığı hem ABD anayasa hukuku hem de İngiliz genel hukuku temelinde desteklemektedir. Bu uygulamanın bir yürütme emriyle sona erdirilmesi, 14. Değişiklik’in nesiller boyunca yanlış yorumlandığını kanıtlamayı gerektirecektir ki bu argümanın başarılı olması pek olası değildir. 

Sonuç olarak, doğuştan vatandaşlığı sona erdirmeye yönelik herhangi bir yürütme emri, mahkemeler tarafından hızla reddedilecektir. Güçler ayrılığı ilkesi, başkanın anayasal hakları değiştirmek için Kongre’yi devre dışı bırakmasını yasaklamaktadır. ABD Anayasası’nın sağladığı bu güvence olmadan, vatandaşlık hakkının keyfi bir şekilde zayıflatılması veya kaldırılması mümkün değildir. Anayasal bir değişiklik olmadan, ABD’de doğan çocuklar, doğrudan vatandaşlık ve bu vatandaşlığın sunduğu tüm haklardan yararlanmaya devam edecektir. 

Leave a Reply